18 Haziran 2024

Sosyal demokrat belediyecilik nasıl olmaz? Adalar minibüs örneği…

Şu anda Adalar’da zorla kabul ettirilmeye çalışılan minibüs uygulaması; sosyal demokrat belediyecilik-toplumcu belediyecilik anlayışından da bir tabiat-kültür mirasına sahip çıkılması noktasında da beklentilerin-olması gerekenin hayli uzağında

Adalar'da minibüse tepki gösteren Adalılar, protestolarıa devam ediyor

Kimi şehirler vardır. O şehirlerde kimi yerler... Dokusuyla, tarihiyle özeldir, farklıdır. Özel ve farklı bir muameleyi hak eder. Tabii hassas bir yönetimi. İstanbul’da ‘Prens Adaları’ olarak bilinen Büyükada, Heybeliada, Kınalıada, Burgazada işte böyle yerlerdir. Binaları, yaşamış, hala yaşıyor olanları ve tabii doğası. Çocukluğum özellikle yazları Kınalıada ve Büyükada’da geçti. Hala Büyükada’ya sık sık gidip geliyorum. Ama bu bir; ‘benim zamanımda’ yazısı değil, olmayacak. Sadece bildiğim-yaşadığım yer olması yardımcı olacak. Ve daha çok sosyal demokrat belediyecilik üzerine düşünmeye davet eden bir yazı kurgulanacak. Katılımcı demokrasiyi anlamaya, anlamlandırmaya çalışarak. Adalar’a ‘ite-kaka-döve döve’ kabul ettirilmeye çalışılan minibüslerin başrolde olduğu…

Adalar’ı sınıflandırırken dünyadaki benzerlerine bakmak gerekir. Bu özel yerler ‘car free’ yani arabasız-araçsız alanlar olarak da değerlendirilir, öyle korunur. Yaya alanlarıdır, yürüme alanlarıdır, bisiklet alanlarıdır. Kimi Adalar’da kimi yerlere sadece yürüyerek ulaşım sağlanamaz. O yüzden dokuyu bozmayacak, elbette orada yaşayanların fikri-katkısı alınarak kimi çözümler getirilir.

Tarihi kaynaklara ya da burası üzerine yazılan kimi kitaplara baktığınızda bir zamanlar Prens Adaları’nda ana taşımacılığın eşeklerle yapıldığını görürsünüz. 20. yüzyıl başlarından itibaren atlı faytonların-kupaların çalışmaya başladığını hatta ‘eşekçilerle-atçıların kavgaları’ üzerine notları. Adalar’ın nüfusu arttıkça tabii buraya gelen turist sayısı fazlalaştıkça ‘yeni çözümler’ aranmaya başlanmış. Şu an Adalar’da kayıtlı nüfus şöyle: Büyükada 8 bin 700, Heybeliada 4 bin 57, Burgaz bin 654, Kınalı 2 bin 16. Yaklaşık 16-17 bin kişi. Ancak yaz ayları bu sayı 40 binleri, hafta sonu-bayramlarda 100 bini buluyor.

Hak savunucularının Adalar'da faytonun son bulması için yaptığı eylemden bir fotoğraf

2020 yılına kadar faytonlarla yapılan taşımacılık özellikle atların fazla çalıştırılması, bakımsız bırakılması, yılda 100’ün üstünde atın zor şartlar nedeniyle ölmesi gibi haklı sebeplerle sonlandırıldı. Hala bir kesim ‘atlara daha iyi şartlar sağlanarak devam mümkün olabilir mi?’ idiyi tartışıyor. Şu notu da ekleyeyim. Faytonlar kaldırıldığında; Büyükada’ya kayıtlı 226, Heybeliada’ya kayıtlı 32, Burgazada’ya kayıtlı 27 fayton vardı. Mevsime göre 500 ile 1000 arasında at yaşıyordu.

Atlar gidince yerine ilk etapta; 13 kişi alan 40 tane, iki ile üç kişi alan taksi olarak kullanılan 20 tane elektrikli araç alındı. Ancak özellikle yaz aylarında bu araçlar Ada’ya günübirlik gelenlerin de talebiyle yetersiz kaldı. Adalar Belediyesi ile Büyükşehir Belediyesi’nin uzun süre ayrı partilerde olması burada yapılmak istenen kimi işler konusunda zorluk çıkarmış ancak 2019’daki seçimlerde ve 2024 seçimlerinde hem büyükşehir hem ilçe CHP tarafından yönetilmeye başlandı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Planlama Müdürlüğü’nün geçen süreçte üzerinde çalıştığı Adalar İlçesi Strateji Belgesi’nda ana konulardan biri ulaşımdı. Şu tespitlerde bulunulmuştu:

"Adalar’da motorlu taşıtlar kamu hizmetleri dışında kullanılmamış, adaların ana ulaşım biçimi tarihsel olarak yaya ve motorsuz taşıtlar olmuştur. Ancak son yıllarda günübirlik turizmin artışı, ihtiyaçların değişimi ve teknolojik yenilikler ada içinde yeni bireysel ve toplu ulaşım biçimlerine yönelik uygulamaların artmasına neden olmuştur. Bu kapsamda ada içi düzenlemeler ile adalar arası ve ana kara ile ulaşım, lojistik ve altyapı ilişkilerinin organizasyonu Adalar’ın koruma öncelikleri ile çatışan ve birlikte değerlendirilmesi gereken konulardır. Buna paralel olarak zamanla ihtiyaçların değişmesi düzenlemelerde de değişiklik gerektirmiş ancak bu düzenlemeler pek çok tartışmayı da beraberinde getirmiştir."

Aynı belgede şu kısım da yer almakta:

"Adalıların bir kısmı (ve bazı adalarda) toplu taşıma talebinde bulunmakta, bazıları toplu taşımanın ekstra imar baskısı yaratacağını düşünmekte, bazıları da toplu ulaşım önerilerinin Adalar halkıyla konuşulmadan kararlaştırılmasına karşı tepki duymaktadır."

Özellikle son iki madde yani ‘imar baskısı’ ve ‘adalılarla konuşulmadan’ noktaları önemli. Peki belediye, İETT neden bu minibüsleri alma yoluna gitti? Çünkü 2020 yılından itibaren kullanılan 13 kişilik elektrikli araçların kullanım izinleri kısa bir süre önce (30 Nisan) bitmişti. İETT bunun olacağını bildiği için bir süre önce ihaleye (hatta ihalelere) çıkmış, başvuran olmayınca Aselsan ile ilişkiye geçilmiş, benzer araç yerine Aselsan bu minibüslerin daha büyüğünü önermiş, İETT bastırmış, ‘bu boyda anlaşılmak zorunda’ kalınmıştı. Sahi o süreçte ortaya çıkan model-modeller niye Ada halkına sorulmadı? Bu arada bu minibüslerden biri 2022 yılında Büyükada’da görülmüş, sorular üzerine ‘bu tip araçların kullanılmayacağı resmi olarak’ duyurulmuştu. Ancak 25 Mayıs tarihinde minibüsler başta Büyükada olmak üzere kullanılmaya başlandı. Tepkiler üzerine İETT Genel Müdürü İrfan Demet’in de katılımıyla 27 Mayıs’ta Adalar Belediyesi’nde bir toplantı düzenlendi. Bu toplantıda Adalar’da yaşayanlarla bir diyalog ortamı oluştu hatta mevcut araçların izinlerinin uzatılması konusunda bir arayışın olacağına dair izlenim oluştu, bir nevi mutabakat da sağlandı.

Fotoğraf: Adalar Sivil İnisiyatifi

Ancak mutabakat sözde kaldı. Kurban Bayramı öncesi minibüsler kullanılmaya, Adalılar da bunu protestoya başladı. Bu protestolara karşı da polis şiddeti... Bu sırada vahim bir gelişme İETT’nin açıklamasıydı. Açıklamada şöyle deniyordu:

"Yaz ayları ile beraber Adalar ilçesinin nüfusunun artması, özellikle hafta sonu ve bayramlarda 60 binin üzerinde insanın Adalar ilçesine gelmesi güvenli ve konforlu bir toplu ulaşım hizmetini sürdürmenin önemini daha da artırmaktadır. Bu nedenle tescilli, çevreci ve yeni nesil güvenli ulaşım donanımları ile üretilmiş araçlarımızı yaklaşan Kurban Bayramı öncesinde 15 Haziran 2024 tarihinde hizmete alınmıştır. Toplu ulaşım hizmetinden yaşanabilecek olumsuzlukların önüne geçilmesi için gerekli emniyetli tedbirlerin alınması hususunda Adalar Kaymakamlığı’na da gerekli bilgiler verilmiştir."

Açıklamaya biraz bakalım. Öncelikle kısa bir süre önce Adalılar ile yapılan toplantının dışında bir duruş-söylem söz konusu. İkincisi böyle özel alanlarda mekanı gelene uyarlamak yerine gelenlerin alana uyması da önemlidir. Elbette gelen herkesin kaliteli ve güvenli ulaşıma hakkı vardır ancak Ada’nın da yapısal özelliklerinin varlığı, yürüme-yaya önceliği olduğu göz ardı edilemez. Esas vahamet son cümlede gizli tabii. ‘Emniyetli tedbirlerin alınması hususunda Adalar Kaymakamlığı’na gerekli bilgi verilmiştir.’ Bu cümleyi yazanlar umarım protesto haklarını kullananlara polisin nasıl davrandığını görüp azıcık da olsa pişmanlık duymuşlardır.

Bitirirken…

Adalar’da bireysel elektrikli araç kullanımındaki patlama, korsan taksiden bu son gelen minibüslere, ulaşımda büyük bir kaos yaşanıyor. Ana noktası elektrikli de olsa en az araç ve yaya ağırlıklı bir turizm alanı olması gereken bu yerde hızlı bir şekilde halkın da katılımıyla yeni bir planlamaya ihtiyaç var. Ancak öncelik mevcut elektrikli araçların süresinin uzatılıp, minibüslerin çekilmesi olmalı.

CHP’li belediyeler sosyal belediyecilik kavramını 2019’dan beri doğru-etkin şekilde kullanıyorlar. Ancak burada kamucu-toplumcu belediyecilik anlayışının da devrede olması gerekiyor. Eminim biliyorlardır toplumcu belediyecilik başta stratejik hedeflerin belirlenmesi, katılımcı ve şeffaf bir yönetim anlamına gelir. Şu anda Adalar’da zorla kabul ettirilmeye çalışılan minibüs uygulaması; sosyal demokrat belediyecilik-toplumcu belediyecilik anlayışından da bir tabiat-kültür mirasına sahip çıkılması noktasında da beklentilerin-olması gerekenin hayli uzağındadır. Umarım bir yol bulunur.

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü ve Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan avukat oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Devlet Bahçeli 2024’ün en kritik ‘oyun değiştirici, kurucu’ ismi oldu

2024’ün ilk üç ayını başarılı geçirip birinci parti olan ana muhalefet; son üç ayda iktidara, Bahçeli’ye, Erdoğan’a kaptırdığı söz, gündem belirleme gücünü yeniden ele alabilecek mi?

Kalabalık bir yalnızlığın içinde, toplumsallığın çöküşü

Türkiye’nin durumunu dünyanın genelindeki ‘beyin çürümesini de kapsayan’ kalabalık içindeki yalnızlık olarak düşünebiliriz. Bu durumdan çıkışın yolu ortak değerler, acılar, mutlukları elbette demokrasi ve hukukun içinde yeniden anlamlandırmadan geçiyor

Dışarıdaki ‘özgüven’ içeriye ‘baskı’ olarak yansıyor, 2025 özgürlükler konusunda çok zor yıl olacak

Suriye’de oluşan yeni rejimin riskleri, oluşabilecek sıkıntıların faturasının Türkiye’ye yazılması ihtimâli olsa da şu an itibarıyla Erdoğan, Fidan ve Kalın dünyadaki pek çok ülkenin de Suriye’deki gelişmeler konusunda referans aldığı-ciddiye aldığı en önemli üç isim

"
"